SİLDANIN TARİHÇESİ

Modern Kozmetiğin ve Tıbbın Pahabiçilmez Kökleri Antik Reçetelerden Günümüze “Silda” Mucizesi

"200 Yıllık Şifa Mirası"

“6 Kuşak Sönmeyen Sağlık Meşalesi”

“Sağlık ve Kişisel Bakım Doğa’nın bize ilahi bir lütfu…”

1823’ten beri Silda

Şıh Yusuf el-Fatimi genç torunu Şefika'ya şifa sanatının inceliklerini öğretirken.

Markamızın hikayesi 1823'te Osmanlı'nın en büyük eyaleti ve bilim kültür merkezi olan İskenderiye Kitaplığının da kültürel etkilerini yüzyıllar boyunca yansıtan Mısır'da başlıyor. Genç ve tutkulu Hace Yusuf, henüz yirmili yaşlarındayken Osmanlı-Fransız ticari ilişkilerinde diplomatik ataşe olarak görev yapan ünlü Fransız cerrah Antoine Barthélémy Clot-Bey'in Kahire’de gönüllü olarak kurduğu Tıbbi İlimler Medresesi'nde Mısırlı gençlerle birlikte dil eğitimi, fitoloji, oftalmoloji, şifalı otlar, bitkisel ilaç hazırlama, anatomi ve cerrahi dersleri alır.

O dönemde Mısır ve Avrupa'yı kasıp kavuran ve literatüre "Sufi Reçeteleri" olarak geçen, kökenleri Antik Mısır ve Antik Yunan şifa mabetlerine dek uzanan Deva Tarifnameleri revaçtaydı. Kısa zamanda üç dil öğrenen ve tam bir otodidaktif olan Hace Yusuf, Doğu ile Batı’nın tedavi yöntemlerini birleştirmeyi hayal eden bir idealist şifacıya dönüşür ve gözde bir hekim olarak ülkelerarası barış anlaşmalarının ardından Suriye, Şam ve Bağdat üzerinden Silda markasının kökenlerini atacağı, Asur’dan Roma’ya, Büyük İskender’den Hristiyanlığın temellerine dek uzanan, medeniyetin beşiği Tarsus'a yerleşir. Artık o Hace Yusuf el Hekim’dir ve meşhur Hocalar (Alimler) Ailesinin atası olur.

Son nefesine dek bitkilerden özel karışımlar hazırlayarak Hipokrat'ın yeminine bağlı kalan ve Platon'un bütünsel sağlık anlayışını öğrendikleriyle harmanlayan Hace Yusuf, bu değerli ilim mirasını ölmeden önce oğlu Hace Yusuf el Fatimi’ye aktarır.

1833'te Gulgula kuşlarının göç mevsiminde dünyaya gelen küçük Hace Yusuf, babasının yolunda giderek hekimlik mesleğinin yanı sıra botanikle de uğraşır, tıbbi araştırmalara katkıda bulunan kültürleme çalışmalarını yürütür. Bahçesinde yetiştirdiği envaı çeşit ot ve çiçeklerle türlü karışımlar yapar ve kullanım talimatları geliştirir.

Namı tüm diyara yayıldığından Tarsus dışından hastalıklarına çare bulmak isteyenler Hace Yusuf'un üzüm bağlarının arasında, uçsuz bucaksız botanik bahçesinin içinde olan evinin önünde kuyruk oluşturur. İçlerinde ünlü sanatçıların da olduğu binlerce kişiye şifa dağıtmıştır.

Zaman içinde, Hace Yusuf kellikten saç dökülmesine, kızamıktan çiçeğe, egzamadan kurdeşene, böbrek taşından kısmi felce kadar pek çok hastalığa şifa bulur ve kesin sonuçlar aldığı reçetelere imza atar. Vilayetin gençlerine Fransızca dil ve tıp eğitimi verir. Aydınlanmaya önem veren Hace Yusuf’un ünü yurtdışına taşar ve Batılı devletlerden kendisini ziyarete gelen alimlerle sohbetler eder, deneylerine şahit kılar.

1913'te Birinci Dünya Savaşı'ndan hemen önce gözlerini yumar. Kendisinden geriye, mitosla gerçeğin iç içe geçtiği ve folkorik efsanelere konu olan doğaüstü hikayeler ve duygu yüklü söylenceler kalır.



Ama en önemlisi, oğulları Şıh Nurettin (Gözen)'e ve Şıh Muhiddin (Gözen)’e kalan şifa defterleri ve şifai geleneğin kadim bilgileridir. Bu bilgileri özetleyen bir cümle defterin giriş cümlesidir: “Sağlık ve Kişisel Bakım Doğa’nın bize ilahi bir lütfu…” Büyük bir aydınlanma mirasını omuzlarında taşıyan aile, sınai atılımların yanı sıra hiçbir maddi karşılığı olmadan eşe dosta rahatsızlıklarını gidermek amacıyla dedelerinden kalan tariflerden reçeteler yazar, bizzat karışımları evin büyük mutfağında kendi elleriyle hazırlar.

Şıh Yusuf el-Fatimi’nin torunlarından Selda Ökten, atalarından kendilerine miras kalan altın değerindeki şifalı otlar, reçeteler ve karışımlara sahip çıkarak; ölümsüzlüğü ve sonsuz yaşamı temsil eden Şahmaran yılanı -aynı zamanda Tıp ve Eczacılık simgesi Kleopatra’nın “güzellik sembolü“ tacını logosuna taşır ve Silda Beauty markasını kurar.

Fitoloji ve botanik konusunda uzmanlaşan Ökten, antik otlar ve reçeteler konusunda aldığı özel eğitimlerle kendisini geliştirir ve büyük dedesi Hace Yusuf el Hekim'in reçetelerinden derlediği bir karışımı üniversiterle paylaşarak, "Silda Beauty"ye Amerikan pazarında 2022 yılında benzersizlik ödülü kazandıracak ilk ürün gamını hazırlar.

200 yıllık şifa mirasını dermo kozmetik dünyasına taşıyan Selda Ökten, bugün uzman ekiplerle yürüttüğü Ar-Ge çalışmaları neticesinde hiçbir katkı maddesi olmadan ürettiği doğal, çevre dostu ve sürdürülebilir enerjiye katkı sunan ürünleriyle bilimle sentezlenmiş ata mirasını pazara sunuyor.

Kanıtlanmış olumlu etkileri otoritelerce belgelenen Silda ürünleriyle örnek bir kadın girişimci olan Selda Ökten, Silda Beauty markasıyla 200 sene önce başlayan ve kökleri binlerce yıl önceye dayanan şifa yolculuğunu tığ sanatı inceliğiyle kozmetiğin estetik dünyasına sunuyor ve bu duruşuyla köklerini onurlandırıyor.

Şıh (Hace) Yusuf El Hakim'in şifa defterinin son yaprağında şöyle yazar: “Şifa, bilgi ve sevginin birliğindedir.

Silda Beauty ürünleri, binlerce yıllık geçmişe sahip, nesilden nesile geçen, kadim kişilerden miras kalan, geçmişin derinliklerinde bulunan ve çok eskilere, gizemli bilgeliklere uzanan "öncesiz", "mistik" ve "benzersiz" bilgilerin ışığında oluşturuldu.

Bu ürünler, doğanın sunduğu gizli güçleri ve ruhani iyileştirici kokuları, yüzyıllar boyunca denenmiş formülleri, modern Tıp bilimiyle birleştirerek, saç ve cilt sağlığınızı korurken; saç dökülmesi, kepek, egzama, kaşıntı vb. diğer cilt problemlerinize de iyileştirici çözümler sunar.

Doğal güzelliğiniz ve iyileşmeniz için güvenilir bir seçim, Silda Beauty...

IdeaSoft® | E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.